Av. Fadile Saka

Süresiz Nafaka Tartışması

Av. Fadile Saka

Evlenmek kadar boşanmak da doğal bir olaydır. Ancak bilindiği üzere boşanmanın bir takım sonuçları mevcuttur. Bunlardan biri de sık sık gündeme gelen ve özellikle son zamanlarda tartışma konusu olan süresiz nafaka hakkıdır.

Süresiz nafaka tartışmasını incelemeden önce hangi nafakadan bahsettiğimi iyi bilmemiz gerekir. Mevzu bahis olan nafaka Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakasıdır.

Boşanma ile yoksulluğa düşen taraf boşanmada ağır kusurlu olmadıkça diğer taraftan geçimi için yoksulluk nafakası isteyebilir. Yani evlilik birliği içerisinde siz daha az kusurlu iseniz ve boşanma ile yoksulluğa düşecekseniz eşinizden süresiz olarak yoksulluk nafakası isteyebilirsiniz.

Sanılanın aksine kanunda kadın erkek ayrımına gidilmemiştir. Lakin toplumumuzun ataerkil olması nedeniyle kadınların çalışma oranı düşük olup kadınlarımızın büyük çoğunluğu ev hanımı olduğu için genellikle kadınlar yoksulluk nafakası talep etmektedir.

Elbette süresiz olarak yoksulluk nafakası verilmesi hakkaniyete uygun değildir. Her birey kendi hayatını iademe ettirecek derecede geliri çalışarak sağlamalıdır. Bir eş diğer eski eşe hayatının sonuna kadar maddi desteğe zorlanamaz. Zira bu durum eski eşe sosyal devlet statüsü yüklemektir. Yine evlilik birliğinin son bulmasında eşit derece de kusurlu eşlerden birinin diğerine nafaka ödemesi hakkaniyete  ve vicdana aykırıdır.

Yoksulluk nafakasına süre sınırı getirilirken kanaatimizce pek çok hususa dikkate edilmelidir. Bunlardan bir de eşlerin kusur durumu olmalıdır. Evlilik birliğinin son bulmasında eşit derece de kusurlu eşlerden birinin diğerine nafaka ödemesi hakkaniyete  ve vicdana aykırıdır.Evlilik birliğinin son bulmasında tarafların kusuru önem arz etmelidir. Kusursuz veya daha az kusurlu eşin nafaka alabilmesi düzenlenmelidir.

Yoksulluk nafakası getirilecek süre aralığı yeterince geniş tutulmalıdır. Getirilecek süre aralığı çeşitli somut olaylarda mağduriyetlere yer vermeyecek şekilde uygulanmaya olanak sağlamalıdır. Zira  1yıl -2 yıl  gibi kısa süreler getirildiğinde ise gerçekten bu desteğe ihtiyaç duyan eşlerin mağduriyetlerine neden olacaktır. Örneklemek gerekirse; yukarıda da bahsettiğimiz üzere ataerkil bir toplum olmamız nedeni ile henüz kadınlarımız tamamen çalışma hayatına yeterince katılamamıştır. 40 yaşındaki bir kadının 10 yıl süren evliliği boyunca özellikle eşinin baskısı ve isteği nedeniyle çalışmadığını düşünelim. Bu eşler 10 yıl sonunda boşanır. Boşanmayla bir anda boşluğa düşen ve ne yapacağını bilemeyen bir kadın söz konusu olur. Bu kadının hemen 1 yıl içerisinde iş bulmasını ve düzenini kurmasını bekleyemeyiz. Kaldı ki iş bulma konusunda bu kadının eğitim seviyesi ve tecrübesinin  de etkili olacağının düşünürsek bir hayli zaman ihtiyacı olduğu açıktır. Yıllarca çalışmamış evde çocuğuyla ilgilenmiş birisinin de bir anda kendisini geçinmek için çalışma hayatının içinde bulması da doğru değil. Ayrıca bu kişinin boşanmada kusuru bulunmamasına rağmen kendisinin bulunduğu statüden çok daha alt bir statüye düşmesi hakkaniyete aykırıdır. Bu durumdaki bir kadına 1yıl gibi kısa bir süre nafaka verilme sınırı getirilmesi de hakkaniyete aykırı olacaktır. Belirlenecek üst sınır pek çok somut olaya mahkeme tarafından taktiren uygulanma olanağı sağlayacak şekilde düzenlenmelidir.

Kısacası demek istediğimiz  her olay kendi içerisinde  farklı ve özeldir. Kesinlikle yoksulluk nafakasının süre bakımında bir üst sınırı olması gerektiği kanaatindeyiz. Ancak kesinlikle öncelik her olayın kendisi olmalıdır. Yapılacak düzenleme süre ile sınırlı tutulmayıp ayrıntılı ve hakkaniyete uygun bir düzenleme olmalıdır. Aksi taktirde toplumda her alanda zorluklarla mücadele eden kadınların omuzlarına bir güçlük daha yüklenir.

Yazarın Diğer Yazıları