Harput, tarihi çağlardan beri Anadolu’nun yerleşim merkezlerinden olan ve özellikle Urartulara, sonrasında Pers, Roma, Bizans, Beylikler, Selçuklular ve Osmanlılara ev sahipliği yapmıştır. Bölgede egemenlik kurmuş olan uygarlıkların ve Beyliklerin inşa ettikleri anıtsal yapılar günümüze önemli bir kültürel miras olarak gelebilmişlerdir. Ayrıca somut olmayan kültür varlıkları, önemli tarihi şahsiyetleri, dinler tarihi açısından yetiştirdiği âlimleri, otantik müziği, folklorik ve edebiyattaki yeri ile önemli bir kültür şehri olmuştur.
Evet, bu kültür şehrimiz olan Harput’a, M. Ziya Ünsal 1960 da gelerek o eskiye kayıt düşen sokaklarında gezip tarihi temaşa etmek ister. Harput’a olan hasretini ise kitabında şöyle ifade eder; “Yıllar varki, harput yollarında didindim durdum. Bir tas yarıçavuşundan içmek için!.. Yüzlerce, binlerce sahife çevirdim. Bir harput kelimesi bulmak için!.. Dağlarında, taşlarında mecnun gibi gezdim, dolaştım. Bir ses duymak için!.. Mihrabına yüz çevirdim. Hakka yalvarmak için!.. bazan ümitlendim, bazan ye’se kapılarak bu yollarda zerreleneyim diye…”
Kimliğimizin mihenk taşını, ecdadımızın İslam medeniyetini yeşerttiği kartal yuvası Harput’u kim sevmez ki.
Sonra kitabı pür dikkat okumaya devam ediyorsunuz. Zülfü Efendinin rehberliğinde günümüzde olmayan yeni yapı isimleri ile karşılaşır, halk kültürünün sindiği sokakları gezer ve kitabın her sayfasında 1960’lı yılların Harput’u canlanıverir gözümüzde. Kitabın künyesi tam olarak şöyledir; M. Ziya Ünsal, Harput Masalı, Ekin Basımevi, İstanbul,1960’dır. Mutlaka okunması gerekli bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Okuyanı hüzünlendiren kitap…
Ayrıca kitap, XX. yüzyıl başlarına kadar yoğun bir yerleşim alanı niteliği taşıyan Harput’un, bugün sadece bir kısmı ayakta kalabilmiş anıtsal yapılardan oluşan bir kentsel doku sergilediğini gösteriyor. Yani, Harputun harabe oluşuna dem vuruyor. Yıkılan yapılardan bahsediyor. Yazarın kaleminden hüzün mürekkepleri damlıyor.
“Seması çökmüş, toprakları bir volkanın atışı gibi… Pınarları kurumuş… Minarelerindeki ulvi ezan sesleri, kayabaşlarındaki divanları, mayaları, hoyratları susmuştu. Bu korkunç sessizlik içinde bir Harputlu sıfatıyla mihrabına varmaya da yüzüm kalmamıştı. Eşiğinde ağladım, Hakka yalvardım…………..” diyerek acısını haklı bir şekilde ifade edip kitabına da “Harput Masalı” adını koymuştur.
Çünkü Harput, Arapgir’de başlayıp, Kemaliye’de devam eden buradan Şanlıurfa’ya, Şanlıurfa’dan da Halep’e giden bir kültür yolunun devamıdır. Bu yüzden Harput’un ihyası geçmişi yâd etmek ve geleceği inşa etmek adına çok önemlidir.
Umutlu olmak ve kadirşinaslık göstermek yarınları yeşertmektir…
Artık minarelerde ezan sesi yükseliyor. Minberinde hutbeler dinlenip, mihrabına yüz sürülüyor. Ayrıca son yıllarda Harput’ta İç Kale başta olmak üzere birçok tarihi eserde arkeolojik kazılar yapılmış, bu eserlerin restorasyon projeleri tamamlanmış ve uygulama aşamasına gelinmiştir. 2018 yılında da Tarihi Kent Harput UNESCO Kültür Mirası Gecici listesine kabul edilmiştir.
Daha güzel bir Harput için, sağlıcakla kalın…