Manevi güzelliklerle dolu olan Ramazan ayı müminler için bir rahmet ve mağfiret mevsimidir. Bu kıymetli zaman dilimini ibadet ve iyiliklerle değerlendiren mümin ebedi mutluluğun kapısını açar. Cehennemden kurtuluş beratını alarak zaman ve mekân cennetine doğru yol alır. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:
“Ramazan Ayı gelince, cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulurlar.”
İnsanın yaşadığı her an, onun için sonsuzluğa açılan bir zaman parçası olmaya namzettir. İdrak edeceğimiz bu Ramazan-ı şerifin, bu anı, içinde saklamadığını kim bilebilir! Ramazan Allah’ın rızasını kazanma kuşağıdır. Ramazanın her öğesi böyle bir kazancı sağlayıcı niteliktedir. Oruçlar, beş vakit namazlar, teravihler, dualar, zikir ve tespihler, iftarlar, sahurlar, fitreler, sadakalar hepsi de birer sevap makinesi gibi işlerler. Uygulayıcılarını ebedi nimet ve mutluluklara eriştirirler.
Saye saldı ehl-i iman üstüne
Hamdüllillah geldi mah-ı ramazan
Doğdu ol nur ehl-i irfan üstüne
Hamdülillah geldi mah-ı ramazan
Bursalı İsmail Hakkı
Evet… Harput’ta Ramazan ayı yaklaşınca onbeş gün öncesinden şehirde Ramazan hazırlıkları başlarmış. Bütün camilerin halıları temizlendikten sonra kandilleri silinir ve kandil yağları konulurmuş. Hangi camilerde, hangi hafızların mukabele okuyacakları teravih namazı kıldıracak imam ve hafızların, vâizlerin adları tesbit edilir ve isim listeleri cami avlularına asılırmış. Camilerden başka evlerinde mukabele okutturacak ve teravih namazı kıldırtacak kimseler de hafızlarını ve imamlarını evvelden seçerler ve bunlarla mutabık kalırlarmış.
Yâ Rab, şu muazzam Ramazan hürmetine,
Kaldır aradan vahdete hâil ne ise;
Yâ Râb, şu asırlarca süren tefrikadan
Artık ezilip düşmesin ümmet ye’se.
Mâdâm ki verdin bize bir rûh-i nevin...
Yâ Râb, daha bir nefha-i te’yîd insin!
Mehmet Akif Ersoy- Ramazan
Harputlu her aile bütçesine göre alış-veriş yaparlarmış. Örneğin; yağını, balını, bulgurunu, pirincini ve çorbalıklarını ramazandan önce temin ederlermiş. Ayrıca Harput’ta bulunmayan zeytin, limon, hurma, tahin helvası gibi ürünleri de Gaziantep, Halep gibi uzak illerden getirir veya yerli esnaftan satın alırlarmış. Mevsiminde hazırlanmış vişne, koruk ve kızılcık gibi şurupların şişeleri ve birçok nefis reçellerle bal ve pekmez ve peynir gibi şeyleri içlerinde saklayan yeşil sırlı küçük çiniler ortaya çıkartılırdı.
“Hayrü-l bereket-i vel-ihsan”
Ercüment Ekrem Talu (Eski Ramazan Günleri) bu konuyu ne kadar samimi ve içten gelen bir hasret ve iştiyakla tasvir etmiş ve canlandırmıştır:
“Eski Türk evinde, ramazan bir yıldır hasreti çekilen canan gibi karşılanırdı. Ramazan yalnız dinî olmakla kalmayan, Aynı zamanda içtimaî hayatla da yakın alâkası bulunan bir hâdiseydi.”
Beyzade Hacı Ali Efendinin talebelerinden bir kısmı Ramazanlarda Alacalı Camiinde sülûke girerlerdi. Ağa Camiinde ise Hacı Hamid Efendi, hemen hemen her gün sabah, akşam namazlarını bu camiinde kılardı. Oğlu Müftü Kemal Efendi ise Ramazanlarda bu camide hatimle teravih kıldırırdı. Kurşunlu Camii, Ramazanlarda arife günleri ikindi namazından sonra Hilye-i saadet ziyarete açılırdı. Meydan Camii, Ramazanlarda ikindiden sonra Kurra Hoca mukabele okur, Hacı Şirin hatimle teravih kıldırırdı. Cami çarşı içinde olduğundan cemaati çok olurmuş. Hususiyetlerinden birisi de Büyük Beyzade Hacı Ali Efendi, öğle ve ikindi namazlarını daima bu camide kılar ve ramazanlarda ise müritlerinden bir kısmını bu camide sülük ve itikâfa sokarmış.
Büyük Beyzade Hacı Ali Efendi, H.1249/M.1833 tarihini taşıyan vesika onun, aynı zamanda Kurşunlu Cami kütüphanesinin Hafız Kütüp’ü olduğunu da yazmaktadır. Bununla beraber kuvvetli bir hafız ve aynı zamanda bir kurradır. Ramazanlardan birinde bir kadir gecesi 8,5 saat’te iki rekât namazda Kuran-ı Kerimi tamamen hatmettiği söylenmektedir.
Hafız Tevfik Efendi, bütün Ramazanlarda Sarahatun Camiinde ikindi namazlarından sonra mukabele okur ve etrafına yüzlerce dinleyiciyi toplardı. Aynı zamanda mevlüthandı, büyük mevlütlerin çoğunu Hafız Tevfik Efendi ve Hacı Mamo ile birlikte okurlarmış.
Hafız Osman Öğe, daha çocuk denilebilecek bir yaşta Hafız olmuştur. Sesinin güzelliği ile Harput’ta nam ve şöhret kazanmış ve az zamanda babasının yerini tutmuş ve kürsüsünü boş bırakmamıştır. Babasının ölümünden sonra çok genç olduğu halde Ramazanlarda Sarahatun camiindeki ikindi sonu mukabelesini üzerine almış ve yıllarca bu kürsüde Kur’an-ı kerim okumuştur. Usul ve makamata hakk ile âşinâ olduğundan sahifeler arasında makamdan makama geçer, kesif bir cemaati cezbeye getirir gibi zevk ve haz ile dinletirdi.
Ayrıca Hacı Mamo da, güzel ve Davudi bir sese sahipmiş. Mevlütlerde, hele Ramazanlarda kadir ve arefe günleri Sarahatun camiinde Hilye-i Saadet ziyaret’e açılırdı.
Sakın terk-î edebden koy-i mahbub-i budadır bu
Nazargâh-ı ilâhidir makanı-ı Mustafadır bu
diye başlayan na't-i şerifi okuduğu zaman, camiin büyük kubbesini çınlatırmış.
Sağlıcakla kalın…