Harput üzerine yazılan kitapların ve makalelerin çoğunu okudum. Fakat daha çok vakanüvislerin ve yabancı seyyahların gezi notlarını, izlenimlerini ve saptamalarını merak ederim. Çünkü Vakanüvisler kişiyi, yazmış oldukları notların arasında tarihi yolculuğa çıkarır. Yabancı seyyahlar ise, Harput’a kendi ülkesinde edindiği birikimle, ayrı bir mercekten bakar. Bizim için ilgi çekici değişik sonuçlara varabilir. Belki bize de yeni bir bakış açısı sunabilir.
Seyahatnameler Harput Şehir tarihini anlama açısından önemli bir kaynaktır.
Harput şehir tarihi yazımı sırasında titizlikle incelenecek kaynaklardan biri Osmanlı Arşivlerindeki kayıtlar olsa da seyahatnameler de bir o kadar önem teşkil etmektedir. Çünkü bu kaynaklar önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Seyahatnameler tarihi bir kaynak olarak görülmese de ya da halen tartışılan bir konu olsa da, kendi zamanın ve mekânın canlı bir tanığı olmaları, yazıldıkları dönemin kültürel yapısını yansıtmaları ve bize tarihe farklı bir açıdan bakma imkânı vermeleri nedeniyle her zaman dikkat çekmektedir.
Peki, tarihte kimler Harput’a gelmiş?
İbnü’l Esir, “El-Kâmil Fî't-Târîh” kitabında, 1185 yılında Eyyubilerin hâkimiyetine girmiş olan Hısnıkeyfa ve Amed Artuklularından Nasreddin Mahmud Eyyubilerden Melik-ül Eşrefle beraber Harput’u zapt etmek için şehrin önlerine kadar gelmiş ise de Nizameddin İbrahim’in müracaatı üzerine, Gıyaseddin Keyhüsrev Samsat hâkimi Melik ül - Efdal ile 6000 kadar süvari göndermiştir” diye bahseder.
İbni Bibi’nin Annesi Bîbî Müneccime, Selçuklular’ın H.631/M.1233 yılında Harput önlerinde Eyyubilerle savaştığı sırada Sultan I. Alâeddin Keykubad’ın yanında bulunmuş ve Harput Kalesi’nin alınacağını önceden haber vermiş, savaşta ve barışta sultanın yanından ayrılmamıştır. Bu bilgilerden hareketle İbn Bîbî’nin ebeveyninin 1233 yılları arasındaki bir tarihte Anadolu’ya geldiği ve Selçuklular’ın hizmetine girdiği söylenebilir.
XV. yüzyılda, Harput'u ziyaret eden İtalyan seyyah Barbaro, “Anadolu ve İran’a Seyahat” adlı kitabında Harput Kalesi'nin gayet müstahkem olduğundan ve Uzun Hasan'ın karısı ve Trabzon Rum İmpratorunun kızı Despina Hatun'un da kalabalık bir maiyeti ile Harput'ta oturduğundan bahsetmektedir.
XVII. yüzyılın başlarında Harput’u gezen yabancı seyyahlardan Polonyalı Simeon “Polonyalı Simeon Seyahatnamesi” adlı kitabında Harput hakkında gayr-i müslim nüfusun yoğun bir şeklide buradan göç ettiğini yazmaktadır.
XVII. yüzyılda Harput’u ziyaret eden ünlü seyyah Evliya Çelebi’nin “Evliya Çelebi Seyahatnamesi” adlı kitabındaki tasvirine göre kale; kare şeklinde, yalçın kaya üzerinde taştan inşa edilmiş, sağlam ve güzel bir yapı olduğundan bahsetmektedir.
Batılı seyyah Vital Cuinet, “La Turquie d' asie, Georaphie Administrative Stadstique Descriptive et Raisonnee de anque Province de A' Asie Mineure-Paris 1879” adlı kitabında, XIX. Yüzyılın sonlarına doğru Harput’ta 12.600 Müslüman, 4850 Gregoryen, 1845 Protestan, 252 Katolik ve 453 Ortodoks’un yaşadığından bahseder.
17 Mart 1838 yılında Harput’a gelen Helmuth Von Moltke, “Anadolu Mektupları” adlı kitabında Harput ve Elazığ hakkında önemli bilgiler vermektedir.
1909 yılında Harput’a gelen Gertrude Lowthian Bell, Harput ve Elazığ hakkında önemli bilgiler verdiği gibi o dönem çekmiş olduğu fotoğraflar da günümüzde önemli belgeler mahiyetindedir.
Muharrem Hilmi Efendinin XX. yüzyılda kaleme aldığı ve yarım kalan “Harput Tarihi” adlı çalışmasından bahsedebiliriz.
1958 yılında Harput’u gezen bir Harput aşığı İshak Sunguroğlu’nun 4 ciltlik “Harput Yollarında” adlı kitabı bu alanda araştırma yapanlar için çok önemli bir başvuru kaynağını oluşturmaktadır.
1960 yılında Harput’a gelip gördüğü manzarayı cümlelerine nakşeden M. Ziya Ünsal’ın “Harput Masalı” adlı kitabı da bu alanda önemli bir kaynaktır.
Nureddin Ardıçoğlu tarafından yazılan “Harput Tarihi” (1964) adlı eseri de Harput tarihinin incelenmesi açısından önemlidir.
Harput’un belirli dönemlerini kapsayan ve ağırlıklı olarak arşiv belgelerine dayalı olarak yapılan çalışmalar da vardır. Bu konuda Fırat Üniversitesi Tarih Bölümü hocalarının kaleme aldıkları yazılar bulunmaktadır. Ben burada sınırlı sayfamdan dolayı sadece bir kaçından bahsedeceğim.
Mehmet Ali Ünal’ın “XVI. Yüzyılda Harput Sancağı (1518-1566)” adlı eseri ile Ahmet Aksın’ın “19. Yüzyılda Harput” adlı çalışması ön plana çıkmaktadır. Celalettin Uzun’un “17. Yüzyılda Harput” ve İbrahim Erdoğdu’nun “XVII. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı Toplumunda Değişim Eğilimleri (Harput Örneği)” adlı Doktora çalışmalarını ve Enver Çakar-Celalettin Uzun’un kaleme aldığı “Hurufat Defterlerinde Harput (1690-1812)”, Ertuğrul Danık “Ortaçağ’da Harput-2001” adlı kitap bir de benim kaleme aldığım “(Arşiv Kayıtlarına Göre) Harputta Vakfa Tabi Meslek Gurupları” adlı kitabı da zikretmek gerekir.
Ayrıca 2005-2009 tarihlerinde Harput Kalesinde kazı çalışmaları neticesinde Prof. Dr. Veli Sevin vd. tarafından yayınlanan “Harput-Kale Mahallesinde Osmanlı Yaşamı” adlı kitap çalışması ile 2014-2021 tarihlerini kapsayan Harput Kalesinde kazı çalışmalarını yürüten Prof. Dr. İsmail Aytaç tarafından yayınlanan makaleler de hem tarih hem de kültür tarihçiliği adına Harput için önemli kaynaklardır. Bu vesileyle muhterem hocam Prof.Dr. İsmail Aytaç’a Harput Kalesindeki özverili çalışmalarından dolayı şükranlarımı sunarım.
İyi okumalar… Sağlıcakla kalın…