Kadir Atıcı

Harput Telgrafhane Binası

Kadir Atıcı

Telgrafın kelime anlamı; Yunancadaki tele/(uzak) ve grafin/ (yazmak) köklerinden neşet ederek “uzağa yazmak”tır.  Ya da “bir elektrik devresinin açılıp kapatılmasıyla oluşturulan kısa ve uzun sinyallere karşılık gelen işaret kodlarıyla mesaj iletimini sağlayan bir haberleşme sistemi de diyebiliriz.

Osmanlı Devletinde telgrafın kurulması için 1847 yılında Amerikalı Jeolog Prof. J. Lavrence Smith görevlendirildi. Bu Jeolog Prof. da telgraf hattını kurmak için Amerika’dan bir telgraf takımı getirir. Smith, alet üzerinde C.Hamlin’le birlikte çalışmalar yaparak 9 Ağustos 1847’de Beylerbeyi Sarayının yerinde bulunan ahşap sarayda bizzat Sultan Abdülmecit Han’ın huzurunda ilk denemeyi sarayın değişik odalarına yerleştirdiği alıcı ve vericiler ile gerçekleştirir. Bu deneme başarılı olunca Sultan Abdülmecit Han telgrafla çok yakından ilgilenmeye başlamıştır. Sultan Abdülmecit Han, ertesi gün aynı denemenin, devlet ileri gelenlerinin huzurunda tekrarlanmasını ister ve bu deneme de başarılı olması üzerine, öncelikle İstanbul ile Edirne arasında bir hattın çekilmesi kararlaştırılmıştır. 1855 yılına gelindiğinde de Anadolu’nun dört bir yanına hatlar çekilmeye başlanmıştır. Bu hizmetin yansıması olarak;

Yıl… 1858. Yer: Harput… ve telgrafhane binası inşa edilmiştir. Günümüzde Harput Mahallesinde Sara Hatun Caminin güneyinde olup iki katlı yapıdır.  

Kurtuluş Savaşında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önemli yazışmalar yaptığı bilinmektedir. Mesela,  Sivas Kongresi sırasında daha da önem taşıyan telgraf haberleşmesi, Sivas PTT İdaresi’nin bir telgraf makinesini ve birkaç telgraf memurunu kongre emrine vermesi sayesinde aksamadan yürütülmüştür. Böylece Mustafa Kemal Sivas Kongresi sırasında yurdun dört bir yanıyla bağlantı kurmuş, bu durum o günlerde Sivas’ta bulunan Amerikalı gazeteci Mr. Brown’u hayretler içinde bırakmıştır. Mr. Brown anılarında, “O akşam şahit olduğum kadar verimli bir haberleşme asla işitmedim. Yarım saat içinde Erzurum, Erzincan, Diyarbakır, Samsun, Trabzon, Ankara, Malatya, HARPUT, Konya ve Bursa telgrafla Sivas’a bağlandı. Hattın bir başında Mustafa Kemal, diğer başında da sırasıyla bu şehir ve vilayetlerin askeri komutanları ve mülkî amirleri yer almışlardı.” demektedir. 

Harput Tarihinin önemli bir parçası olduğu gibi musiki/edebiyat kültüründe de önemli bir yere sahiptir.

“1892 senesinde Harput Posta Müdürü olan yakışıklı, mert ve herkes tarafından sevilen sayılan Akif, Hüseynik'te oturur, sabahları Saray Yolu ile Harput'a çıkardı.

Akif’in kız kardeşi Ati Hanım olup bir erkek kardeşi de Musul'dadır. 

Telgrafçı Lütfü de Akif'in müdürlüğü döneminde PTT'de göreve başlamış, Akif'in çok sevdiği bir şahsiyettir. Akif, Hüseynik'ten Şehre (Harput) çıkarken yolda kalp krizi geçirerek vefat eder. Vefat haberi duyulunca bütün bir şehir halkı, günlerce gözyaşı dökerler. İşte tam bu sırada Saçlızade Vehbi Efendi tarafından bir ağıt olarak herkesin bildiği ya da kulak aşinası olduğu Hüseynik Türküsünü kaleme almıştır. 

“Hüseynik"ten çıktım seher yoluna

Can ağrısı tesir etti koluma

Yaradanım merhamet et kuluna

Yazık oldu yazık şu genç ömrüme

Bilmem şu feleğin bana cevri ne

Telgrafın direkleri sayılmaz

Atik Hanım baygın düştü ayılmaz

Böyle canlar teneşire koyulmaz

Yazık oldu yazık şu genç ömrüme

Bilmem şu feleğin bana cevri ne

Lütfü gelsin telgrafın başına

Bir tel vursun Musul’da gardaşıma

Yazık oldu yazık şu genç ömrüme

Bilmem şu feleğin bana cevri ne

Yazık oldu yazık şu genç ömrüme

Bilmem şu feleğin bana cevri ne”

Evet, haberleşme ve edebiyat tarihimizde önemli bir konumda olan telgrafhane binası günümüzde halen ayakta durmaktadır. Ayrıca bu yapının cümle kapısındaki estetik üslup da dönemin sanat zevkini yansıtmaya devam etmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları