Hasan Burhaneddin Efendi, 1563’de Harput’a bağlı Perçenç bugünkü adıyla Akçakiraz’da dünyaya geldi. İlk eğitimini perçenç’te tamamladıktan sonra, medrese tahsilini yapmak için Harput’a gelmiştir. Harput’ta İcazetnamesini aldıktan sonra 1592 yılında Bursa’ya gitmiş, Yirmi Dokuz yaşlarında Halvetiyye-Ramazâniyye şeyhlerinden Yâkub Fânî Efendi’ye intisap etmiştir.
“Tabîbim güzelim gel insâf eyle, Bugün yaralıyım yâr neme gerek…”
Celâlî isyanları Bursa’yı tehdit etmeye başlayınca şeyhiyle birlikte İstanbul’a hicret ederek Eyüp’te Baba Haydar Tekkesi’ne yerleştiler. Bu yıllarda mürşidinin şeyhi Şerbetçi Mehmed Efendi ile onun şeyhi ve Halvetiyye tarikatının Ramazâniyye kolunun pîri olan Mahfî Ramazan Efendi’nin sohbetlerine katılmıştır. Sekiz yıl hizmetinde bulunduğu Ramazan Efendi tarafından kendisine 1611 yılında hilâfet verilerek Cihangir Camii’ne şeyh tayin edilmiştir.
İlim, fazilet ve kemal sahibi olan Burhaneddin Efendi, uzun yıllar İstanbul’un Cihangir semtindeki tekkesinde irşad görevini yürüttüğü için de “Cihangîrî” lakabını almıştır.
“Anınçün dünyâda rağbet kalmadı, Her irişen der ki yâr neme gerek…”
Evet, Hasan Burhâneddin Efendi Cihangir Camii’ne şeyh tayin edildikten sonra caminin yanına yaptırdığı tekkede vefatına kadar elli iki yıl irşad faaliyetini sürdürmüş, bu uzun süre içinde birçok halife yetiştirmiştir.
Ayrıca Cihangîriyye tarikatında Hasan Burhâneddin Efendi tarafından tertip edilen ve “Cihangir usulü tevhid” diye bilinen zikir usulü uygulanmaktadır. Diz üzerinde oturarak icra edilen bu zikri Hasan Burhâneddin ilk olarak, hareket etmek üzere olan bir gemideki tayfaların zinciri çekerken çıkardıkları âhenkli sesleri işitip vecde gelerek uygulamış, daha sonra bu tarz zikir devam ettirilmiştir.
“Kebâb oldum yâr 'aşkına kavruldum
Harman oldum yâr uğruna savruldum
Ben ki bu cihânda senden ayrıldım
Daha cân gezdirmem cân neme gerek”
Hasan Burhâneddin Efendinin tarikat silsilesi ise şöyledir; Şeyh Yâkub Fânî, Şerbetçi Mehmed Efendi vasıtasıyla Halvetiyye-Ramazâniyye’nin kurucusu Ramazan Mahfî’ye ulaşır. Silsile Ramazan Efendi’den sonra Muhyiddin Karahisârî, Şeyh Kasım Efendi, Şeyh İzzeddin Karamânî şeklinde devam ederek Halvetiyye’nin ana kollarından Yiğitbaşı Ahmed Şemseddin’e (ö. 910/1504) nisbet edilen Ahmediyye ile birleşir.
“Beni teşne-i câm ile kandırdın
Ne belli yâr oldun ne inandırdın
Sen ki beni aşk oduna yandırdın
Sen de bencileyin yan neme gerek”
Halvetiyye’nin seyrüsülûk âdâbına ve atvâr-ı seb‘aya dair iki risâlesi ve bazı ilâhileri olduğu bildirilen Hasan Burhâneddin Efendi Rebîülâhir 1074’te -Kasım 1663- vefat etmiş ve Cihangir Camii’nin hazîresine defnedilmiştir. Rabbim mekânını cennet etsin…