Zaman’ın ne olduğu konusu insanları uzun süre düşündürmüştür. Şimdiye kadar akıl ve deney yoluyla elde edilmiş herhangi kesin bir bilgiyle açıklanabilmiş de değildir.
Kavram olarak zaman, “kısa veya uzun vakit, az yada çok süren bölünebilir müddet” gibi anlamlara gelir.
Zaman üzerine düşünmeye başladığımız an ele almamız gereken ilk kavram "değişim" olmalıdır. Olaylar arasında ve olayların bizzat kendisinde gerçekleşen ve zamanın varlığına yönelik ilk izlenimlerimizin büyük bir kısmını barındıran değişim, felsefe tarihi boyunca "oluş", "akış" veya "devinim" gibi kavramlarla da beraber düşünülmüştür. Öyle ki Antik Yunan'da Permanides ile başlayan ontoloji tartışmalarının bir kısmı zaman ve değişimi anlamak üzerine şekillenmiştir. Diğer yandan modern dönemde değişim ve zaman ilişkisine yönelik farklı yaklaşımlar söz konusudur.
Örneğin, değişim ile zamanı birlikte ele alan İndirgemeci Yaklaşım'a ters olarak Platonizm, değişim olmaksızın zamanın mümkün olacağını iddia etmektedir. İslâm Düşüncesine göre ise zamanın “an” denilen en küçük birimine ulaşıldığında artık bölünme imkânsızdır.
İnsanın imtihanıdır zaman…
Zamanın izafi bir kavram olduğu Kur’an-ı Kerimde birçok ayette dile getirilmiştir. Bu izafilik dünya ile gayb âlemi arasında olduğu gibi dünya hayatında da görülmektedir. Dünya üzerinde geçen bir yılın gayb âleminde bir güne karşılık geldiği; hatta dünya üzerinde geçen elli bin yılın gayb âleminde bir güne tekabül ettiği ayetlerde ifade edilmektedir:
“… Rabbin katında bir gün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir.”(Hacc suresi, ayet 47) Ayrıca dünyada bir ömür yaşayan insanların yarın ahiret hayatında bu yaşayışı birkaç saatlik bir süre gibi hatırlayacakları ifade edilmektedir:
“Allah inkârcılara ‘Yeryüzünde kaç yıl kaldınız? diye sorar. ‘Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. İşte bilenlere sor’ derler. Allah buyurdu ki: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz bunu bilmiş olsaydınız.” (Mü’minun suresi, ayet 112, 113, 114)
Kehf suresinde Yedi Uyurların 300 yıllık bir uyku süresi sonunda uyandıklarında, kendilerini mağarada bir günün az bir bölümü kadar kaldıklarını hissettikleri durumdan bahsetmektedir:
‘Bunun üzerine biz de kulaklarını tıkayarak mağarada onları yıllarca uyuttuk. Sonra da iki gruptan hangisinin, onların mağarada kaldıkları süreyi daha iyi hesapladığını anlamak için, onları tekrar uyandırdık. … Ne kadar durup kaldınız? Kimi ‘Bir gün veya günün bir parçası kadar kaldık’ dediler. Kimi de şöyle dedi: ‘Ne kadar durduğumuzu Rabbimiz daha iyi bilir.’…’ (Kehf suresi, ayet 11, 12, 19)
Zamanda izafilik duruma insanın uyku halinde gördüğü rüyalarda da bulunmaktadır. İnsan rüyayı çok uzun zaman diliminde hissetmesine rağmen, uyandığında bu rüyanın az bir sürede gerçekleştiğini anlar.
Zamanın geçme süresi insanın içinde bulunduğu duruma bağlıdır.
Zamanın izafi olduğu insan psikolojisinde de gözlemlenmektedir. İnsanın sıkıntılı hallerinde zaman çabuk geçmez. İnsan sevinçli olduğu zaman ise zamanın çok çabuk geçtiğini hisseder. Bu hemen hemen herkes tarafından hayatının bir döneminde muhakkak yaşanmıştır ve yaşanmaya da devam edecektir.
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Ahmet Hamdi Tanpınar
Sağlıcakla kalın…