Tarih boyunca asalet,yiğitlik ve kahramanlık madalyasının boynuna asıldığı bir şehir.İlmin, sanatın, medeniyetin ve maneviyatın, kalesinde, tahta çıktığı bir belde…
Tarih hazinesi ve kültür merkezi bir şehir.
Üzerinde kurulan nice medeniyetlerin, yıkılıp yiten uygarlıkların geçmişte yaşanmış ve bugün yaşayan insanların toprağa karışmış acı ve sevinçlerinin Murat Nehrine aktığı ve kendi mecrasından geleceğe... gönlümüze doğru akan bir şehir.
Milli ve manevi değerlerin, tarih medeniyet ve kültür yollarının kesiştiği bir şehir
Nerede olunursa olunsun hep hasret çekilen, özlem duyulan, hayal edilen yüzünü aydınlığa döndüren bir şehir.
Biz ona kısaca Palu diyoruz. Böyle bilir, böyle tanır, böyle söyler ve böyle severiz.
İnsan ve şehir…İnsanın yaşaması için şehir,şehrin oluşması için de insan gereklidir.Alt yapı ve üst yapı olarak gelişmiş,insanların rahat ve konforlu yaşamasını sağlayan şehirler cazibe merkezi olurlar,hele bir de ticari ve ekonomik şartların elverişli olduğu şehirler daha bir talep edilir.
Bu tür şehirler hem kendi zamanında hem de mezkur özelliklerini kaybetmesinden sonra gelecekte de hep gündem olur, örnek gösterilir. Sayılan bu özelliklere sahip belki de daha fazlası olan şehrimiz Palu hem şöhretinin zirvede olduğu dönemde hem de geçmişe nazaran özelliklerini kaybettiği günümüzde,bazen coğrafik bazen kültürel bazen de manevi olarak hâlâ daha cazibe merkezidir.
Bir şehrin önemini sadece coğrafik, ekonomik ,tarihsel vb. olarak değil sahip olduğu kültürle de anlamak gerekir. Geçmiş dönemde üzerinde yaşayan değişik etnik köken,farklı din ve mezhebe mensup insanların sahip olduğu örf,adet, gelenek, görenek ve ananeleri İslam’a uygun harmanlayıp kendine has bir kültür haline getiren şehrimiz Palu’nun,hem geçmişte hem günümüzde sahip olduğu şöhretin temelinde yatan en önemli unsur bu topraklara anlam katan kadim kültürün kadim sakinleridir.
Eşref-i mahlukat yani yaradılmışların şereflisi rolünü en iyi şekilde icra eden atalarımız, canlılara ve tabiata karşı olan sorumluluklarını en samimi şekilde yerine getirirken, insana ve insanlığa yaptıkları hizmetler ile çığır açmış ve tarih boyunca takdir edilmiştir.
İnsana ve insanlığa yapılan hizmetleri daha kalıcı ve kurumsal hale getirmek ve insanlığa yol göstermek için vakıflar kurulmuş kurulan bu vakıflar bir medeniyet hareketine dönüşmüş ve tarih sayfalarında altın harflerle yerini almıştır.
Bir medeniyet hareketi olan vakıflar; bazen sokak hayvanlarına sahip çıkarken ve korurken bazen de toprağı ve tabiatı korurken görürüz.
Ve yine vakıfları yetim ve öksüzlere kucak açarken,fakir fukara garip gureba ve kimsesizler ile hemhal olurken müşahade ederiz.
Başta eğitim olmak üzere; bilim kültür sanat ve ekonomi yani sosyal yaşamda insanın ve insanlığın ihtiyaç duyduğu hizmetleri kurumsal ve kalıcı bir şekilde karşılamak için kurulan vakıflar ve bu vakıfların kurulmasına vesile olanlar daha bu dünyada iken yaptıkları iyilik ve güzelliklerin karşılığı olarak ilahi bir lütufa kavuşurlar.
İşte Palu’ya değer ve anlam katan yüzlerce mümtaz şahsiyet ve ailelerden biri de Eblaşıye ailesi ve bu ailenin zirve şahsiyeti El hac Hasan Eblaşi El- Palevi’dir.
EBLAŞİYE ailesi, resmi tarih kayıtlarına göre Palu’nun kaderinde önemli rol üstlenen bir ailedir.
Osmanlı vakıf idaresinin resmi evraklarında Eblaşiye,Ablaşiye ve İblaşiyye olarak geçen ailenin ilk atası Seyyid Ali Eblaşi ilahi takdirin kader kaleminin yazısıyla Medine’den göç ederek Palu’ya gelir. Palu’da ticaretle iştigal eden aile,var olan zenginliğini daha da geliştirir.
Seyyid Ali Eblaşi’nin; Hacı Ahmet Efendi, Hacı Hasan Efendi ve Hüseyin Efendi adlı üç erkek evladı olur.
Ticaretin ve sosyal hayatın hızlı ilerlediği Palu’da Seyyid Ali Eblaşi hac için gittiği Hicaz’dan dönememiş ve Medine’de vefat ederek oraya defnedilmiştir.
Ailenin yüzden fazla dükkân, han, hamam, bahçe, tarla ve çok sayıda emlaka sahip olduğu şahısların şehadeti vakıf ve tapu kayıtlarından anlaşılmaktadır.
Bu zenginlik ve saygınlık ile Eblaşioğulları Palu’nun önde gelen ve Palu beyleri ve eşrafı içinde sözü tutulan itibar sahibi bir ailesidir artık.
Seyyid Ali Eblaşi nin oğlu el hac Hasan Eblaşi el-palevi ilahi takdir ile Palu'nun ve bölgenin kaderini ve çehresini değiştirecek olaylar için belki de bilmeden bir hazırlığa başlar ve 1765 yılında bir vakıf kurar.
Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivindeki resmi kayıtlara göre Vakfın adı: “El-Hac Hasan bin Ali İblaş (Eblaşi) el Palevi Camii ve Medresesi Vakfı”dır.
El-Hac Hasan Efendi, yeni kurduğu medresenin ayakta durması ve sorunsuz işlemesi için yine Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kayıtlarına göre, 30 adet dükkânı vakfa bağışlar.
Palu Aşağı Mahalle’de yaptırdığı cami ve yanındaki medrese bugün Şeyh Selahaddin Efendi Camii olarak bilinen yerdir.
El Hac Hasan bin Ali Eblaşi El-Palevi, ailesiyle birlikte İslam'ın vakıf geleneğini yaşatmak için gerekli olan maddi ve manevi hiçbir fedakârlıktan kaçınmaz.
Kurduğu medresenin, müderris, öğretici, talebe ve diğer masrafları için 30 adet dükkân vakfeder. Vakıflar Genel Müdürlüğü’ndeki belgelere göre, sınırları, komşuları ile belirtilen dükkânların gelirleri şu şekilde taksim edilmiştir;
Müderris için 24 akçe, cüz okuyan kişiye 6 akçe, dershane hariç beş hücreden her biri için günlük 4 toplamda 20 akçe, medresenin aydınlatılması için 4 akçe, Medresenin su ihtiyacı için 4 akçe, Medresenin ve dükkanların bakım onarımı için 4 akçe, sergilerin/halı, kilimlerin yenilenmesi için 4 akçe, Medresenin hizmetinde çalışanları için 3 akçe, Medresenin kırtasiye giderleri için 1 akçe, toplamda 70 akçe verilmesine” diye vakıf tüzüğünde karar alınmıştır.
İblaşiye vakfına ait kayıtlar incelendiğinde Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün arşivlerinde Hicri 1179-1199 (M.1765-1785) yılları arasında ilk müderrislerin atanmasına ilişkin kayıtlar mevcuttur.
Buna göre ilk müderris olarak 24 akçe yevmiye ile Kemteri Mehmet Efendi H.1179 (M.1765)yılında atanmış onun ölümü üzerine yerine H.1199 (M.1785) yılında Es-Seyyid Osman Efendi 40 akçe yevmiye ile geçmiştir.
Eblaşiye ailesinin büyüğü Hasan Efendi, yaptığı hayırlı işlerin nihayetinde gök kubbede baki kalan hoş bir sada bırakarak ahirete intikal eder.
Vakfın yönetimi ve işleyişi oğlu Hacı Kasım Efendi’ye kalır. Hacı Kasım Efendi, Aşağı mahallede şuan kendisinden hiçbir kalıntı olmayan Kasımiye Camisini inşa eder.
1826-1828 yılları Palu’nun ve coğrafyamızın manevi yükselişi için önemli tarihlerdir.
El hac Hasan Eblaşi el-Palevi arkasında insanlığa ve İslam’a hizmet eden kurumlar bırakarak terk-i diyar ederken mana âleminin ışığı Şeyh Ali Septi, mürşidi olan Mevlana Halid hz.lerinden aldığı emirle Palu'ya gelmiştir.
Değişik sebeplerden dolayı Palu'da kalamayan şeyh Ali efendi hz.leri iki yıla yakın çevre köylerde kalır.
Yeniden Palu'ya dönen şeyh Ali efendi hz.leri eblaşiye ailesi ile tanışır.
Şeyh Ali Septi hazretlerinin gerçek bir mürşid-i kâmil olduğunu anlayan Hacı Kasım,EBLAŞİYYE MEDRESESİ'nin Başmüderrisliği için Şeyh Ali Septi Hazretlerine rica ve teklifte bulunur.
Şeyh Hz.leri bu teklifi kabul eder.
Hacı Kasım eblaşi,
Yılanlı Mevkii denilen bağlık ve bademlik yeri Şeyh Ali Septi hz.lerine tahsis eder.
Şeyh Efendinin halifelerinden Şeyh Abdullah Melakâni,imam efendinin şeyhi Şeyh Mahmud Samini ,Şeyh Ahmed-i Çani ve Şeyh Seyyid Ahmed Çapakçuri gibi önemli şahsiyetler seyr-i sulüklerini Şeyh Ali Sebti Efendinin (RhA) gözetiminde Eblaşiyye Medresesinde tamamlarlar.
Karanlıkta kalmışları aydınlatan, batıla dalmışları hidayete erdiren,Mürşid-i Kamil Şeyh Ali Septi (RhA) Hz.lerinin Palu'ya yerleşmesine, sistemli ,düzenli ve hızlı bir şekilde irşad faaliyetlerini ve çalışmalarını yapmasına maddi ve manevi imkanlarıyla Eblaşiye ailesi yardım eder.
Sultan Abdülhamit han tarafından kendisine şeyhül islam lık vazifesi teklif edildiği rivayet edilen Şeyh Ali Septi Hz.lerinin oğlu Şeyh Hasan Naki, devlet kurumuna verdiği yazılı bir beyan da babası şeyh Ali Sebti hz.lerinin Eblasiye medresesinde başmüderris olduğunu kendisinin de, Hacı Kasım Eblaşiy'nin yaptırdığı Kasımiye Camisi’nin imamı olduğunu ve devletten bir gelirinin olmadığını ifade eder.
Şeyh Ali Septi Hz.lerinden sonra Eblaşiye vakfına ait Medresenin, başmüderrisliği ve yönetimi artık Şeyh ailesinde kalır ve babadan oğula devam eder.
Bugün medreseden geriye ayakta kalan ve günümüzde Şeyh Selahattin Camii olarak bilinen yer aslında Eblaşiye Medresesi ve camisidir.
Genelde dünyanın ve devleti Ali Osman'ın yaşadığı darboğaz ve sıkıntılar özelde Palu'nun yaşadığı sıkıntılar ki bunlar yangınlar depremler ermeni meselesi 1. Cihan harbi 1925 hadisesi vb. Olaylar sebebiyle Palu yerleşim alanını değiştirmek zorunda kalmış özellik ve cazibesini kaybetmeye yüz tutmuştur.
Dolayısıyla vakıf medresesi ve dükkanlarda yıkılmış ve unutulmuştur.
Palu'nun kaderinde rol oynayan Eblaşiye ailesini soy ağacıyla biraz daha yakından tanıyalım.
Ailenin Palu'ya gelen ilk ferdi Seyyid ali Eblaşi'dir.Seyyid Ali Eblaşiy'nin 3 çocuğu olur.Bunlar El-Hac Ahmet Efendi,el hac hasan Efendi ve el hac Hüseyin Efendi’dir.
El-Hac Hasan Efendi (1715-1785) soyundan gelenler, bugün 'ÜLGEN' soyadını kullanmaktadırlar.
El-Hac Hasan Efendinin iki oğlu olur
Halit eblaşi ve hacı Kasım eblaşi
Halit eblaşi nin Ahmet ve Ali adına iki oğlu olur fakat genç yaşta vefat ederler
Diğer oğlu hacı Kasım Eblaşiy
Oğlu Hacı Nasrullah Ağa (1857-1920)
Çocukları ;
Dr. Mahmut(1918-1999) , Müsembiye Hanım, Nadire Hanım, Şadiye Hanım,Muhittin efendi,Hacı efendi,Nasrullah efendi (1920-1983)
Hacı Nasrullah Ağa'nın Kızları Nadire Hanım (Özsoy) ,Şeyh ailesinden Şeyh Mehmet Tahir Efendi ile evlenmiştir. Şadiye Hanım (Doğrusöz),Palu'nun ünlü Dabakhane ustası Kamil ustayla evlenmiştir.
Hacı Nasrullah Ağa'nın diğer iki oğlu Muhittin ve Hacı genç yaşta vefat etmişler ve evladları olmamıştır.
Hacı Nasrullah Ağa'nın soyu iki oğlundan devam eder.
Bunlar büyük oğlu Dr. Mahmut ve küçük oğlu Nasrullah .
Dr. Mahmut beyin (1918-1999),Fatih,Adil,Fadıl,Mehmet Faruk ve Necla adında çocukları olur ve ÜLGEN soyadını kullanırlar.
(Ağa Dayı) olarak tanınan Nasrullah efendinin ise,Kadri,Bedri,Gültekin,Bedriye,Sevgi,Sevinç,İnci adında çocukları olur ve onlar da ÜLGEN soyadını kullanırlar.
Seyyid Ali Eblaşiy'nin diğer oğlu hacı Ahmet Efendinin mahmut adında bir oğlu olur ve başka oğlu yoktur nesli kız evlatlarından devam eder.
Diğer evladı ise hacı Hüseyin Efendi'dir. Hacı Hüseyin Efendi'nin soyundan gelenler YANILMAZ soyadını kullanmaktadırlar.
Hüseyin Efendi'nin üç oğlu olmuş ve nesli Süleyman Efendi vasıtasıyla devam etmiştir.
Süleyman efendinin oğlu Ebubekir Efendi
Ebubekir Efendi'nin tek oğlu Şahin Efendi onun da tek oğlu Mustafa Efendi'dir.
Mustafa Efendi'nin çocukları Ömer, Nuri, Zöhre ve İnci
Ömer efendi Adana'ya yerleşmiş ve orada vefat etmiş ve evladı olmamıştır.
Nuri efendinin 6 çocuğu olur. merhum Necat Yanılmaz(1941-1998) , Muzaffer Yanılmaz, , Bekir Yanılmaz, Mücahit Yanılmaz, merhum Hamza Yanılmaz (1963-2011) ve Necla hanım.
Allah, Palu tarihinde İslam'a ve İnsanlığa hayırlı hizmetler de bulunan Eblaşiyye Ailesine ve nesline hayırlar ihsan eylesin ve vakfiyeleri ve medreseleri ile bu tür ailelerin sayılarını çoğaltsın.