Her şey görebilen kimse için anlamlıdır. Göremeyen için hiçbir şey anlam taşımaz.
Bazı insanların menfaatına uygun davranmadığın zaman, gerçek yüzünü görüyorsun…
Menfaatı olmayınca sevgisi ve dostluğu anında son buluyor…
Önce alkışlıyor, menfaat göremeyince düşmanlıklar sergilemeye başlıyor…
Sürekli saldırıyor, pireyi deve yapıyor, yapılan iyiliğe ve güzelliklere bile gözünü kapatıyor…
Bu davranış biçimi, çift kişilikli bir şahsiyet meselesidir…
Hiçbir özelliği ve fedakarlığı olmayan, kişiliksiz kişilerin hiçbir sözü olamaz…
Ter dökmeyen kişilerin dökeceği tek şey gözyaşıdır…
Samimiyet ve dürüstlük ilkesini kaybeden, hiçbir kriteri olmayan, tek kriteri menfaat ve kendi nefsinin istekleri olan kişilerin, kin ve hasede büründükleri açık bir şekilde gözükmektedir…
Münafıklık bir meslektir…
Aslında münafıklık, bir şahsiyet sorunudur…
Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır. (Araf:179)
Münafık, kişilik açısından kendisini diğerlerinden ayıran net ve derin şahsiyet çizgilerine sahiptir….
Münafıklar bir taraftan da maddî kazanç sağlamak için ahlâk dışı davranışlara başvururlar.
Kur'an'ın üzerinde durduğu bu karakter özellikleri ikiyüzlülük/çok yüzlülük, inanç noktasında kararsızlık (tezebzüb), korkaklık, yalancılık, kötülük ve bozgunculuğa eğilimlidir…
Münafıkların kalbi verimsiz toprak gibidir (A'raf, 7/58), menfaatlerine göre şekil alırlar, dönektirler (Nisâ, 4/141
Sözü olmayanların ve sürekli oturmayı tercih edenlerin yapacağı tek şey; dedikodu ve karalama kültürüdür…
Dünya o kadar acizi yetimizin sergilendiği bir alem olmuş ki, maalesef artık arkadaşlıktan tutunda evliliğe kadar her şey menfaatlerin üzerine kuruluyor.
Dostum, yârenim dediğiniz insanlardan çıkarlar araya girince ilk darbeyi yiyorsunuz.
Dünyada, herkesin işine yaradığın kadar iyisindir bu hayatta…
Ne güzel söylemiş Mehmet Akif Ersoy:
“Aldanma insanların samimiyetine, menfaatleri gelir her şeyden önce, vaad etmeseydi Allah cenneti, O’na bile etmezlerdi secde” Bu günkü köşe yazımızda son zamanlarda yaşanan ve insanların birbirine bakış açısını yansıtan bir konuyu ele alacağım.
Büyüklerim geçmiş dönemlerde yaşamış oldukları hayatı şöyle anlatırlar:
“Eskiden insan ilişkileri, sevgiler dostluklar, kardeşlikler bu günkü gibi değildir.
Eskiden, mahallerde herkes birbirini tanır, sokaklarda ise herkes birbiriyle iç içe olur, birbirini sever sayar korurdu.
Birinin bir ihtiyacı olduğunda hemen komşusu, eşi, dostu devreye girer imece usulü bir yardımlaşma ile konu halledilirdi.
Herkes birbirine daha saygılı, daha anlayışlı, daha sevgi doluydu. Arada tatlı sohbetler, muhabbetler olur, bir araya gelinir gülüp eğlenilirdi. Genel olarak daha mazlum bir ahlak hakimdi herkesin üzerinde.
Ama şu an maalesef; soğuk, çok mesafeli, birbiri hakkında genelde iyi düşünmeyen, art niyetli, sevgisiz, acıma duyguları körelmiş, birçok konuyu sadece maddiyat gözüyle değerlendiren bir ahlak gelişti insanlar üzerinde” diyerek geçmiş dönemle şuan ki dönemi kıyasladılar.
Herkes kolay yoldan nasıl para kazanırım düşüncesi içerisinde. Tüm bunları bir kenara bırakın insanlar birbirine selam verirken bile menfaati ve çıkarı ön planda tutar hale gelmişler.
Konuyu şöyle toparlayacak olursak insanlar hakkında şunları söyleyebilirim;
- İnsanların kalitesi düştü,
- Sevgi, dostluk, anlayış, merhamet ve acıma duyguları yok olma noktasına geldi, her şeyin başı menfaat ve çıkar oldu,
- Bencillik duygusu gelişti,
- İnsanlar arasında öfke, gerilim ve nefret duyguları tırmanışa geçti. Alttan alma, karşı tarafın kusurlarını örtme gibi ince ahlak gerektiren davranışlar yok olma tehlikesi ile karşı karşıya geldi,
- Günümüz insanları birbirine karşı önyargılı, sevgisiz, temkinli ve korkarak yaklaşıyor. Herkes bir diğerinin kendisine zarar vereceğinden çekinir hale geldi.
- Aile bağları zayıfladı. Kardeşler arasında eskiden olduğu gibi sevgi, koruma-kollama duyguları zayıfladı. Güzel huylu anne babaya karşı saygı sevgi duyma hissi zedelendi. Çıkara dayalı bakış açısı daha öne çıktı.
- Zora düşen insanın halinden anlama, hastaya şefkat merhamet gösterme, onu koruyup kollama, ihtiyaçlarını hissettirmeden temin etme inceliği neredeyse kayboldu.
- Dürüstlük anlayışı, yalan söylememek, sahtekârlık yapmadan doğrusu ne ise onu söylemek tarih oldu. Dürüst insan sayısı çok azaldı.
-Yolda giderken güzel bir ifadeyle yüzünüze gülümseyen, “hayırlı akşamlar” diyerek yanınızdan geçen bir insan hemen hemen kalmadı desek haksızlık etmemiş oluruz.