Ufuk Çetinkaya

Haset ve Çekememezlik

Ufuk Çetinkaya

Belki bir çok şehirde vardır ama biz Elazığ’da yaşıyoruz o yüzden Elazığ’ı biliyoruz, Elazığ’da ticaret yapmakta mevkii sahibi olmakta yada halk tabiri ile ileri gitmekte zor bir olaydır. 

Zor olan tarafı ne ; zor olan tarafı ticaret hane açmak iş üretmek, iş yapmak değil yada bir mevkii ye yükselmek değil önemli olan işinde başarı sağlarsan yada bir mevkii edinirsen maalesef ki Elazığlılardan kaynaklanan dedikodu, haset ve çekemezlik sebeplerinden dolayı sıkıntı çekmektir.

Çalışmayan ve üretmeyen insanların genel özelliğidir bir yerlerde başarıyı yakalamış insanları karalamak. Kendileri çalışmadıkları için bir yerlere yükselemezken yükselen insanları karalayarak kendi eksikliklerini gidermeye çalışırlar. Eğer yanında ki yada şehrinde ki bir kişi ticaretinde yada mesleğinde bir mevkii ye gelmişse mutlaka bunun altında azim ve çalışmanın haricinde bir sebep ararlar. Ya gömü bulmuştur denir, yada çalmıştır bir yerlerden yada para satmıştır gibi gibi bir çok ağır ithamlarla dedikodusunu yaparlar. Neden yapar insanlar bunun dedikodusunu; neden bu derece iftiralar atılır da helal olsun çalıştı hedefine ulaştı denmez, sebebi basit eğer; bir esnaf, bir memur yada her ne iş yapıyorsa kendi branşında yükselmiş birisine helal olsun çalıştı ve başardı denirse kendisine sorulacak şu sorudan korkuyordur; sen neden çalışıp başarmıyorsun, evet bu soru sorulursa ne olur rahatı bozulur o zaman kendisinin de çalışması gerekir ki çevresindekilere ifade edecek bir şeyleri olsun. Ama maalesef ki insanlarımız çalışmak yerine eleştirmeyi tercih ediyorlar. Onun dayısı vardır, bunun bir yerlerde amcası vardır, o gömü bulmuştur, bu hırsızlık yapmıştır, şu para satmıştır, bu teki bilmem ne yapmıştır gibi gibi iftiralar. 

Derler derler; yapmasan da yaptı derler.

Ne yazık ki bizim şehrimizde bu dedikodu ve iftiralar diğer şehirlere göre daha fazladır, fitne bağları denilen bir yer dahi vardır ki sanırım fitne üretilirmiş zamanında, hiçbir şehirde yoktur sanırım fitne üretmek için bir mevkii olsun.

Çalışmak ve kazanmak ayrılmaz ikilidir aslında çalışmadığın sürece kazanamazsın bu kesin bir kuraldır. Bir şeylerin mücadelesini vermeden bir yerlere gelemezsin. etrafınızdaki mevkii sahibi insanları inceleyin sabah işine erken giderler, işlerinin başındadırlar, işlerini en iyi yapmanın telaşını yaşarlar, aynı meslektaşlarından daha farklı bir çizgi yakalama hevesindedirler, sürekli akıllarında çalışmak vardır, boş geçirecekleri bir vakit yerine daha dolu geçecek bir vakti tercih ederler ve bu insanlar bir gün yükselme merdivenlerini tırmanırlar. 

Bazı insanlar da vardır ki kahvehane köşesinde, yada bir oyun salonunda sabah akşam oturup oyun oynarlar. Sonrada ; ne olacak bu memleketin hali kimse çalışmıyor kimse dürüst değil, herkez bir yerlere sırtını dayamış gidiyor, kimse işini layıkı ile yapmıyor, ben olsam şöyle yaparım ben olsam böyle yaparım, onlar bu işi beceremiyor derler, buyur kardeşim sende çalış sende yap denilse aman kim uğraşacak o kadar çalışma ile. başkaları yapsın ben eleştireyim derler. Ne yazık ki laflada peynir gemisi yürümüyor birileri söylüyor birileri yapıyor. Makbulüde sanırım söyleyen değil yapandır. 

Denir ya; meyve veren ağaç taşlanır kimse senin dalgalarla nasıl mücadele ettiğini, o yerlere gelmek için gece gündüz nasıl çalıştığını, birileri uykusunda iken senin kendine bile vakit ayıramadığını bilmez, herkez limana gemiyi getirip getirmediğine bakar, limana gemiyi getirmişsen de mutlaka vardır bunun altında bir sebep yoksa mücadele ile o gemi oraya gelmez derler. Kardeşim oturup düşüneceksin eğer bir şey yapamıyorsan uzayan kol bizden olsun diyeceksin, sen yapamıyorsan bırak tanıdığın, aynı topraklarda yaşadığın insanlar bir yerler de olsun, olsun ki sen istemesen de bir gün gelir sana yada çevrendekilerde faydası olsun.
Bir hikayedir anlatılır ya; zebaniler her milletin bulunduğu ateş kazanlarının başına bir nöbetçi dikmiş bizimkilerin başını boş bırakmış, nasılsa onlar kazandan çıkmak isteyeni kendileri tutup aşağı çekerler diye..

Bu konularla alakalı o kadar atasözümüz vardır ki bunun sebebi atasözleri iş olsun diye değil bir şeyler yaşandığı için söylenmiştir. 
Geçmişteki insanların başlarına gelmiştir ki yada etrafında kilerde görmüşlerdir ki bu aksaklıkları bunca atasözü üretilmiştir. 

Lafın özü ne; çalışmak çalışmak çalışmak. Boş vakit geçirmektense dolu geçen bir vakit yaşamak.

Yazarın Diğer Yazıları