Ufuk Çetinkaya

İnanmak ve Çalışmak

Ufuk Çetinkaya

Günümüzdeki temel yanılgılarımızdan biri de, ter dökmeden, emek çekmeden, yorulmadan başarılı olunacağına dair inançtır. Ya da zenginliğin ve şöhretin bizi sabırsızlıkla beklediği hayali ile yatıp kalkmaktır. Ancak, tarih göstermiştir ki, hiç kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde tırmanmamıştır.

Gökten de altın, gümüş yağmamaktadır.

Biliyoruz ki, dünya, ahrette mutluluğu ve başarıyı hedefleyen insan için tek bir reçete vardır. İnanmak ve çalışmak. Hem de bitip tükenmeyen bir azim ile çalışmak. Elbette bu çalışma sistemli, planlı  olmalı ki, verimli olsun.

Başarının sihirli formüllerinin ilkinin inanmak olduğunu yukarıda ifade ettik. İnanmak niçin önemli?
 
Eğer, gerçekten inanıyorsak büyük bir güce sahibiz demektir. İnancımız bizim kararlığımızı ortaya koyar.

O işe ne kadar önem verdiğimizi belirtir.

Tarihte büyük işler başarmış kimselere baktığımızda onların bir iman abidesi ve kararlılık manzumesi olduklarına şahit oluyoruz. 

İstanbul’un Fatihi Fatih Sultan Mehmet’in “Ya Bizans beni alır ya da ben Bizans’ı” sözleri  yüksek bir inancın  dile gelmesi değil midir?

Başarıyı elde edebilmek, zafer coşkusunu tadabilmek için, gerektiğinde anadan, yardan ve hatta serden geçebilmek gibi bir büyük bedeli ödemeyi göze alabilmeye hazır olmak gerekmektedir.

Elbette, bu yolculuk çileli ve zahmetli olacaktır. Ama sonunda meyvesinin tadına doyum olmayacaktır. 

Nefis, şeytan, kötü arkadaş, sosyal medya, internet, diziler, sms  ve daha neler  yolumuza çıkacaklar,  bizi yoldan çıkarmak için bin bir  çeşit numara sergileyeceklerdir.

Bu tip saldırıların hedefi kaleyi içten fethetmek ve bizim kararlılığımızı, inancımızı ortadan kaldırmaktır. 
Yapılması gereken faniyi değil de  bakiyi  hedeflediğimizi  aklımızdan çıkarmamaktır. 

Kubbede hoş seda olmanın yolunu aramaktır.

Eğer, dostumuzun yüzkarası, düşmanımızın maskarası olmak istemiyorsak yapılacak tek şey var.
 
Çalışmak.

Dünya ve ahretini mamur etmek için didinmek. 

İnsan için geçip giden günün ardından gözyaşı dökmek ne kadar gülünçse, gelecek günler için yersiz endişeler içinde boğulmak da bir  o kadar anlamsızdır. 

Olması gereken anı yakalamak, bugünü değerlendirmektir.

Unutmayalım, boş zaman boşa geçen zaman demektir. 

Yokuşta ter dökemezsek, inişte gözyaşı dökeceğimiz kesindir.

Haydi yola koyulmaya..

Yola çıkalım ama yoldan çıkmayalım….
                            
“Nefistir seni yolda koyan,
Yolda kalır nefse uyan”

          (Pertev Paşa)

Yazarın Diğer Yazıları