ELHAK, Dini İstismar Edenleri Kınadı

Elazığ Hak Adalet ve Kardeşlik Platformu (ELHAK) Dönem sözcüsü Ersin Eryılmaz, düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. 

ELHAK, Dini İstismar Edenleri Kınadı
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Elazığ Hak Adalet ve Kardeşlik Platformu (ELHAK) Dönem sözcüsü Ersin Eryılmaz, düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. 

ELHAK platformu dönem sözcüsü Ersin Eryılmaz basın toplantısında şu ifadeleri kullandı;

12 Eylül darbesinin üzerinden tam 40 sene geçti. Herkesin darbelere karşı olduğunu söylediği bir ülke de hala darbe anayasası ile yönetilmenin garabetini vurgulayarak başlayalım sözümüze.  Kutsal değerleri istismarında kutsal değerlere saldırının da cezai bir yaptırımının bulunmadığı ülkemizde son dönemlerde çirkin olaylara şahitlik ediyoruz. Bunlardan biri şeyhlik taslayan fatih şağban denen bir sahtekarın 12 yaşındaki bir kız çocuğunu tacizi ile ilgili utanç verici bir olaydır. Daha önce de elini öpenin cennete gideceği iddiası gibi saçmalılarla gündeme gelen bu din istismarcısının yaptığı rezaletin bazı kesimlerce dine ve dindarlara mal edilmeye çalışılması en az bu sahtekarın yaptığı kadar bir rezilliktir. Bu şahsın ses kayıtlarını servis eden insanlarda daha öncesinde aynı kahvaltı masasında çekilmiş fotoğrafları bu şahsın kullanılmak üzere piyasaya sürülmüş bir proje adamı olduğunu ortaya koymaktadır. Biz bu filmi daha önce 28 Şubat sürecinde defalarca izledik. Milletimizin bu tür tezgahlara karnının tok olduğu bilinmelidir. Asıl problem hilafetin ilgasından sonra İslam dinin bir temsil ve otorite merkezinden mahrum kalmasıdır. Bu boşluk devam ettiği sürece mehdilik ve hatta bugün ilimizde var olduğu iddiasıyla peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkan veya piyasaya sürülen sahtekarlar halkın dini duygularını istismar etmeye, cahil taraftarlar bulup kullanmaya böylece dine ve dindarlara leke çalmaya devam edeceklerdir.

Diğer bir çirkin olaysa Erdil Yaşaroğlu isimli şahıs tarafından daha önce çizilmiş hazreti Nuh aleyhisselam’a yönelik küfür ve hakaretler içeren alçakça karikatürlerin Turkcell’in dergilik sayfasında yayınlanmasıdır. Bütün peygamberler Müslümanların kutsalıdır. Ülkemizde canı isteyenin mukaddesatımıza pervasızca saldırmaya cesaret edebilmesinin nedeni bu çirkin suçu cezalandıracak bir yasal muadilinin bulunmamasıdır. Türk ceza kanunun 216. Maddesi kutsal değerlere hakaret etmeyi değil halkın bir kesimini diğer bir kesimine karşı tahrik etmeyi cezalandırmaktadır. Bazı şahıslara bile hakarette ceza uygulanan ülkemizde Allah’a, dine, peygamberlere hakareti cezalandıracak bir yasanın bulunmaması kabul edilebilecek bir durum değildir. Bu konudaki sorumluluklarını yetkililere hatırlatırken Müslüman halkımızı bu alçakça pervasızlığı gösteren Turkcell’i boykot ederek gereken tepkiyi göstermeye çağırıyoruz.

Hakaret ve itham içeren diğer bir olay ise son günlerde Elazığ halkını üzmüş bulunmaktadır. Yakın zamanda sahipsiz Elazığ hashtag’i ile paylaşımlar dolayısıyla bir Elazığlı milletvekilinin televizyon kanalında kullandığı kansızlık, ihanet gibi ifadeler tepki ile karşılanmıştır. Deprem sonrası yetkililerin Elazığ’ın yanındaki duruşunu ve o günden bugüne kadar yapılanları yok sayarcasına yapılan sahipsiz Elazığ paylaşımını yersiz bulmakla beraber buna gösterilen tepkiyi de yakışıksız buluyoruz.  Ha keza muhalefet partisi milletvekilinin buna cevap verirken Elazığlı’nın kanına parti ideolojisi zerk edici ifadelerini de aynı şekilde yakışıksız buluyoruz.  Milletin vekillerine düşen millete hakaret etmek değil eleştirileri dikkate almak haklıysa gereğini yerine getirmek, haksız veya maksatlıysa milleti bilgilendirerek aydınlatmak millete hizmet etmektir.

Özellikle iktidar partisi mensupları 15 Temmuz’dan sonra içerisine girdikleri her muhalefet yaklaşımı ihanetle özdeşleştirme yaklaşımından kurtulmaları gerekmektedir. Bu vesileyle bir hafta sonra ilimize teşrif edecek sayın Cumhurbaşkanımızdan Elazığlıların gönlünü ferahlatacak müjdeler bekliyoruz.
Ülkemiz içeride bu gibi gereksiz gündemlerle meşgul olurken Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de milletinin haklarına sahip çıkmak üzere ortaya koyduğu tavizsiz duruş hepimizi gururlandırmaktadır.

Osmanlı’nın son dönemlerinden beri dış politikada hasretini çektiğimi bu duruşun sosyal ve siyasal tüm kesimler tarafından desteklenmesinin tüm milletimiz tarafından sahiplenmesinin milli bir görev olduğunu düşünüyoruz. Doğu Akdeniz’de hiçbir hakkı bulunmayan sömürgeci güçlerin buradaki enerji kaynaklarına tamahı, Fransa’nın hadsiz tavırları, Yunanistan’ın hukuksuz iddiaları ve bugünlerde özellikle birer birer İsrail ile anlaşma imzalayan bazı Arap ülkesi yönetimlerinin ibretlik bir şekilde sömürgeci devletlerin safında yer tutması her zamankinden daha fazla birlik olmamamız ve Türkiye’nin dost İslam ülkeleriyle yeni ittifaklar kurması zarureti ortaya koymaktadır. Dünyada adalet ve huzurun tesisinin tek yolu İslam coğrafyasındaki tüm yönetimlerin yeniden İslam’ın izzetine sığınması ve yeniden İslam birliğinin sağlanmasıdır. Rabbim o günleri görmeyi cümlemize nasip etsin.