İkisi de bir sesle başlar. Bu ses bazen bir annenin yavrusuna ilk seslenişi bazen bir düdük sesi olabilir. Başını seni çağıran o sese çevirirsin bir hikaye başlar. İkisinde de yeteneğin ve karakterin kadar kartlarını oynarsın ama sonunun nasıl neticeleneceğine talihin karar verir. İkisinin de sonucu bazen canını yakar bazen de seni dünyanın en mutlu insanı yapmaya yetebilir. İkisinin de devreleri, gel-gitleri vardır. Hayatta tökezleyip düştüğünde elinden tutup seni kaldıracak bir el ararsın bu kimi zaman bir akraba bazen sevgili bazen bir dost bazen kardeş olur. Kimi sevinir bu duruma kimi seninle birlikte üzülür. Ama bazıları ikisini de yapmaz senin için, onlar daha fazlasını yapar seni ayağa kaldırır mutlu olmanız için mücadele eder. Futbolda ise ayaklarının altında olması gereken toprak, ağzına, burnuna dolmaya başladığında, yani tökezleyip düştüğünde yanındakilerin adı takım arkadaşıdır. Kimi için bu bir fırsattır, kimi sevinir bu duruma, kimi yanından geçer dönüp bakmaz, kimi nerede olursa olsun koşar gelir elinden tutar kaldırır seni. Belki bu seni duşta en çok bekleten kişidir. Belki de en sevdiğin oda arkadaşın. Hepsi arkadaştır elinden tutan başkadır.
Elinizden tutan dostunuz akrabanız seveniniz ne kadar çoksa maça o kadar avantajlı başlarsınız. Onların hepsi birer teknik direktör asist kralıdır. Fakat ne kadar çok akıl, pas alırsanız alın tabelayı değiştirecek olan sadece ve sadece sizin karakteriniz ve yeteneğinizdir. Hayatta çok şanslı ve yetenekli değilseniz o zaman doğru zamanda doğru yerde olmayı çok iyi bilmeniz gerekir. Doğru zamanda doğru yerde bulunmak tabelayı değiştirebilmek için çoğu zaman yetenekli olmaktan daha çok başarıyı getirir. O kadar ki bunu anlayamayanlar şans diye adlandırır.
Sağlıklı bir bireyseniz aileniz sevdikleriniz yanınızdaysa hayata 1-0 önde başlamışsınız demektir. Doğuştan gelen utanma duygunuz varsa mahcup hissetmeyi biliyorsanız 2-0 öndesiniz demektir. Az biraz da vefalı biriyseniz hayatta hattrick yapmışsınızdır. Saha, zemin, rakip kim olursa olsun maçı kaybetseniz bile sezon sonunda şampiyon olan siz olursunuz.
Hayatta futbol gibidir boş vermeye gelmez. Bir anlık zafiyetinizde yediğiniz bir golü çıkarabilmek için 2 gol atacak kadar mücadele etmeniz gerekir. Kaybettiğiniz enerjiyi bir solukla geri kazanabilirsiniz belki ama kaybettiğiniz zamanı geri getiremezsiniz. Bugün dediğimiz şey dünün gelecek zamanıydı. Maçlar mücadeleyi bırakmayacak kadar kıssa, hayat çok maç kazanacak kadar uzun.
Hayatında, futbolunda mevsimleri vardır Eylülleri, Nisanları vardır. Eylül, futbolda sezonların başlangıcı transferlerin son günleridir. Gelenlerin gidenlerin beklenenlerin son gelme umudu yeni sezonun finalinin başlangıç ipuçlarıdır. Hayatta ağaçların yaprak dökme mevsimidir Eylül. Kimine göre sonbahardır, kimine göre ilkbaharın ilk adımı. Yaprak dökmeyen ağaç baharda yeniden yeşeremez. O yüzden bana göre baharın ilk adımıdır eylül. Futbolda ataklar en geriden başlar, hayatta baharlar eylülden. Nisanlar hayatta havaların ısındığı futbolda liglerin yandığı mevsimdir. Şampiyonluk adayları yavaş yavaş belli olmaya başlamıştı. Baharda canlanan doğa ötüşen kuşlar en güzel şampiyonluk habercisidir artık onlar için. Herkes daha bir istekle arzuyla sarılır hayata bir gol atmak artık sadece bir gol atmak değil şampiyonluk demektir adeta. Baharda böyledir sadece bir mevsim değildir. Kaybedenin olmadığı 7’den 70’şe doğada her canlının kazandığı bir mevsimdir.
Yemyeşil çimen kokan o saha da herkesin amacı gol atıp mutlu olmaktır. Herkes top o çizgiyi geçsin diye inandığına dua eder. Kimi gole koşarak gider kimi aşkla, kimi sırf karşıdakini üzmek için gider, kimi yanındakini mutlu etmek için, kimi kaleyi tarih sahnelerine yerleştirip kaleciyi düşman sanıp gider, kimi para için gole gider, kimi şöhret için gider. Kimi çirkeftir haince gider, kimi saftır hep ofsayta düşer de gider. Ama herkes bir şekilde gole gider. Ama bazıları herkes gibi gitmez onlar sırf meşin yuvarlağa aşık olduğu için gider, golü değil orda olmayı sevdikleri için gider. Çimenin kokusunu özledikleri için gider ve bazen onlar herkes gibi top çizgiyi geçsin diye dua etmez, top kendi kalelerinin önündeyse eğer.
Herkes, her sezon şampiyon olmaz küme düşenlerde vardır elbet. Kazanırken kaybedenler, kaybederken kazananlar vardır. Önemli olan ne yaşadığımız değil nasıl yaşadığımızdır. Atılan yenilen goller dostlar ya da düşmanlar değildir. Rotamızı belirlememize yarayan şamandıralardır. Bize asıl kaybettiren yediğimiz goller değil, kaybettiğimiz zamandır. Ömrümüz ise yaşadığımız zamanların toplamıdır. Mutluluk başarıya, başarı ise yediğimiz golleri değerlendirme kabiliyetimize bağlıdır.
Kazanmakla kaybetmek arasında ki çizgi bir düdük sesi, yaşam ve ölüm arasındaki mesafe, bir kalp atışı kadardır. Geri kalan ömrümüzü kaybetsek bile yenilmeden geçirmek, kazanarak yaşamak dileğiyle...