İki sene önceki ^^FUTBOL VE HAYAT^^ başlığını attığım köşe yazımda futbolla hayatı bağdaştırırken futbolunda hayat gibi mevsimleri olduğundan bahsetmiştim.
İki yıl önce bu yazıyı kaleme alırken bugünden çok daha umutlu, tünelin sonunda ki ışığa bugünden çok daha inançlı idik. Evet mevsimler aynı mevsimler lakin futbol aynı futbol değil. En azından bizim şehrimiz bizim sevdamız için bu böyle.
Gelelim az önce bahsettiğim en çok okunan ve beğenilen köşe yazılarımdan birisi olan Futbol ve Hayat başlıklı yazımdan 2 yıl sonrasına yani bu günümüze.
Yazıma 2 yıl önceki yazımdan bir alıntı yaparak başlamak istiyorum.
‘’Hayatında, futbolunda mevsimleri vardır Eylülleri, Nisanları vardır. Eylül, futbolda sezonların başlangıcı transferlerin son günleridir. Gelenlerin gidenlerin beklenenlerin son gelme umudu yeni sezonun finalinin başlangıç ipuçlarıdır. Hayatta ağaçların yaprak dökme mevsimidir Eylül. Kimine göre sonbahardır, kimine göre ilkbaharın ilk adımı. Yaprak dökmeyen ağaç baharda yeniden yeşeremez. O yüzden bana göre baharın ilk adımıdır eylül. Futbolda ataklar en geriden başlar, hayatta baharlar eylülden. Nisanlar hayatta havaların ısındığı futbolda liglerin yandığı mevsimdir. Şampiyonluk adayları yavaş yavaş belli olmaya başlamıştır. Baharda canlanan doğa ötüşen kuşlar en güzel şampiyonluk habercisidir artık onlar için. Herkes daha bir istekle arzuyla sarılır hayata bir gol atmak artık sadece bir gol atmak değil şampiyonluk demektir adeta. Baharda böyledir sadece bir mevsim değildir. Kaybedenin olmadığı 7’den 70’şe doğada her canlının kazandığı bir mevsimdir.’’
Demişiz o gün. Bugün bize çok uzak olan adını UEFA nın düzenlediği bir lig ismi olarak bildiğimiz birde kanayan yaramız İstanbul takımlarına olan hayranlığımızdan sık sık telaffuz ettiğimiz ŞAMPİYONLUK kelimesinden bahsetmişiz içimizde ki son umut kırıntılarıyla dillendirmişiz.
Eylül ayı geldi çattı. O gün eylül için bir son değil başlangıçtır demişiz. Hayatta ağaçların son yapraklarını döktüğü mevsim, futbolda son transferlerin yapıldığı gelenin gidenin belli olduğu şampiyonluk ve küme adaylarının şekillendiği yeni bir sezonun başlangıcıdır eylül. Ama bizim gibi transfer tahtası senelerdir kapalı olan rakiplerin transfer haberlerini izleyip vay be bir zamanlar diye söze başlayıp iç çeken taraftarlar için aynı şeyi söylemek maalesef mümkün değil.
Bu sezon bizim için o eylül değil maalesef koca çınarımız Elazığspor için bu eylül bahara hazırlık için yaprak döken bir çınar gibi değil kişisel çıkar ve menfaatler için yakılmış bir orman arazisi gibi görünüyor.
Elazığ belediyesinde itfaiye biriminde çalıştığını bildiğimiz yeni kulüp başkanı Serkan ÇAYIR umarım bu yangını söndürmeye gücü yeter ve koca çınarın yeni filizler vermesine umut olur.Serkan Çayır herşeyden önce bir taraftar yarın yönetimde olmasa bile yine o stadyumda takımının yanında olacak gerçek Elazığspor sevdalılarından birisi.
Koca çınarın ayakta kalabilmesi elbette tek başına Başkan Serkan Çayır’la mümkün olabilecek bir şey değil. Şehrin topyekûn bu yangınla mücadele etmesi, yönetileni ile yöneteni ile elini değil gövdesini taşın altına koyması gerekir. Görünen o ki Elazığ kamu oyunda kulüp başkanlığını verdim ‘ÇAYIR’ a Mevlam kayıra mantığı hakim.
Koca çınarın kurumasında biz suçu hep son baharda buluyoruz ama kişisel rantlara kurban edilen bu şehri temsil için terleyen çayda çıra arması da belki bize kırılmıştır. Yani üstat Necip Fazıl’ın dediği gibi Yaprakta sıkılmıştı belki ağaçtan son bahar bahane idi…
Ağacı besleyen nasıl su toprak ışık ise futbol kulüplerininde can damarı para, tecrübe, taraftar ve sahip oldukları köklü tarihidir. Şimdi bize yeni bir ışık, temiz bir toprak, yeni bir yağmur, yeni bir umut lazım.. Elazığ Elazığsporsuz, Elazığspor Elazığlısız olmaz.